OyunHamamı...
Resmen bir oyun denizi..

Mafia Serisi

      Mafia I

     Ben dahil hepimiz belli zamanlarda mafya babası olmak istemişizdir. Hatırlarımda ilk defa bu duyguyu GodFather filmini izledikten sonra hissetmiştim. Adam o kadar karizma görünmüştüki gözüme etkilenmemek elde değildi. Yürüyüşü, konuşması, aksanı hepsi ayrı ayrı büyüleyiciydi. Emri altında onlarca adamı olurdu. Paltosunu giydirmek için bile yardımcıları vardı. Herkes ondan korkar ve saygı duyardı. Derede yüzen bir ceset görmeniz için onun bir kelimesi yeterliydi. Neyse. Bu filmler yüzünden sadece bizler değil yapımcılarda etkilenmiş olacaklar ki Mafia adında bir oyun duyurdular. Başlarda sıradan bir oyun gibi gelmişti bana. Sonradan resimleri çıkmaya başladı. Grafikleri çok tatlıydı. Daha sonra eski tarihlerde geçeceğini öğrendim. Arkasındanda oyun içi videolarını izledim ve olay bitti. Sonra dönüp baktım ki herkes Mafia'yı bekliyor. Bakkal, kasap, manav Mafia Mafia diye bağrıyorlar. Tamam videodan etkilenmiştim ama bu oyunu bu kadar özel kılan şey neydi? Oyunun çıkmasına 1 ay kala bir sitede gezinirken Mafia hakkında şu cümleyi okudum "Max Payne & Grand Theft Auto … in the 30s!". Biraz şoka girip kurtulduktan sonra kasap ve manavı daha iyi anlamıştım.

Bir taksicinin öyküsü

Oyuna girdiğinizde izleyeceğiniz intro ardından büyük ihtimal ile şoka gireceksiniz. Titreyin ve kendinize gelin. Introda Tommy adındaki bir mafya adamıyla bir polisin kafede buluşup konuşmalarına tanık oluyoruz. Tommy polise bulunduğu çete hakkındaki herşeyi anlatacağını yeterki kendisinin oradan kurtulmasına yardım etmesini istiyor. Derken oyuna başlıyorsunuz ki bir bakmışsınız siz taksicisiniz. İşte bu andan itibaren konunun işlenişi harika. Max Payne oyunundan deneyimli olan firma gene çok iyi bir kurgu düşünmüş. Introda izlediğiniz kişi biziz. Yani konu 2 taraflı. Bir tarafta son haliniz olan aşmış bir mafya adamıyken öte yandan bir hiç olan taksicisiniz. Tommy polise olan biten herşeyi anlatırken bizde o anlattıklarını oynuyoruz. Kurgu harika. Olayların başlangıcı sıradan bir gecede evinin önünde arabasıyla uğraşken başlıyor. İki araba birbirini kovalıyor ve devamlı bir çatışma var. Derken sizin bulunduğunuz sokağa gelirken araba hasar alıyor ve içindekiler sizin taksinize gelip biniyorlar. Tabiki silah çekerek tehtid yöntemi ile. İşte mafyaya ilk girişiniz bu şekilde. İlerledikçe konu daha değişik bir şekil alıyor. O gece kurtardığınız adam meğerse çok büyük bir mafya babasıymış. Birşey olursa gel yanıma diyor. Biraz ilerlediğinizde o gece sizi kovalayanlar karşınıza çıkıyor. Arabanızı parçalayıp sizi öldürmek için peşinize düşüyorlar. Can havli ile mafya babasının yanına gidiyorsunuz. İşte asıl olaylar o andan itibaren başlıyor.

Şey... Biz birisini vurmanızı isteyecektik

Oyuna GTA isminin neden karıştığını şehri gezmeye başladığınızda anlıyorsunuz. Tam yüz ölçümleri ile hesaplamadım ama cidden büyük bir şehir yapılmış. Tam 12 millik bir arazi genişliği var. Tamam belki böyle dev bir şehir kurmak zor olmayabilir. Ama birde oyunun 1930 yılında geçtiğini düşünün. Resmen bir Amerikan şehri yaratılmış. Hiçbir incelik ve ayrıntı gözden kaçmamış. Barlar, otel odaları, tren istasyonları, havaalanı hepsi 1930 yılına göre tasarlanmış. İnsanların giyiminden araçlara kadar herşey 30'lu yıllara göre. Oyunda tam 60 çeşit araba var. Bunların arasında o kitaplarda gördüğümüz arabalardan eski Formula 1 aracına kadar birçok seçenek var. Ama GTA'da olduğu gibi her arabaya binemiyoruz. Bazılarına binilmiyor. 

Genede oyundaki bütün arabalara görevler dahilinde biniyorsunuz. Sokakta gezen insanlar GTA'ya göre daha akıllılar. Mesela üstlerine arabayı sürdüğünüzde kaçmaya çalışıyorlar. Çarptığınızda ise öyle koli koli kan akmıyor. Genelde arabanız yamuluyor ve çarptığınız kişi yere yığılıyor. Şehirleri birbirine bağlayan 2 tane büyük köptü ve 1 tanede tünel var. Yanlız oyunun başından itibaren her yere gidebiliyorsunuz. Bir sınırlama yok. Fatih Sultan Mehmet köprüsüne benzeyen bir köprü var. Tamam bunda ne var olabilir diyebilirsiniz. Yanlız o köprüden geçerken etrafınıza dikkatli bakın. Arasıra kendini atmak isteyen birileri korkuluklara çıkıyor. Etrafında gazeteciler, polisler ve insanlar. Belkide yapımcılar İstanbul'dan esinlenmişlerdir. Kim bilir?
 

Her yeni umut, yeni bir yaşama atılan adım gibidir. Her safhasında farklı şeyler görür, farklı duygulara kapılırsınız. İstediklerinizi bir bir gerçekleştirmektir gayeniz, ama işler beklenildiği gitmezse, bu kez gitmesi gereken de siz olursunuz, yürüyerek veya koşarak...

Hayaller ülkesi Amerika, şirin bir aileye daha kucak açıyor. Küçük Vito, kız kardeşi ve ebeveynleriyle beraber daha iyi imkânlar için uzun bir yolculuğun ardından Empire Bay'e adım atıyor. Devasa binalarla ve zengin iş olanaklarıyla çevrili bu şehir, aynı oranda suç çetelerini de bünyesinde barındırıyor. Sonuçta bir taşıyıcı, binlerce de parazit olabilir. Yapılan şeyler, zarar vermekten öteye gitmiyor mu sanıyorsunuz?
1940'lı yıllarda şehrin dumanı bile bir başka tütüyor. Sarhoş olup düşen de gördüm, sokak ortasında karısını döven de... Neyse ki yanımda babam vardı ve elimden tutuyordu. Bu güven duygusu sonsuza dek sürer miydi dersiniz? İtalya göçmeni olan Vito Scaletta, çok geçmeden kendisini şehrin kucağına bırakıyor. Adına para denilen değerli kağıt parçacıkları ve bozukluklardan oluşan eşyalar, ne yazık ki Scaletta ailesinde pek de bulunmuyor. Bıçkın delikanlı Vito ise, bu durum karşısında farklı yöntemler denemeyi seçiyor. 

"Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" lafı, etkisini burada çok iyi gösteriyor. Zira Vito'nun yakın arkadaşı Joe, bir kuyumcu soygunu için kahramanımız ile anlaşıyor. Heyecanı tecrübesinden ağır basan acemi hırsız, ani bir polis baskını sonucu yakayı ele veriyor. Daha genç, önünde çok yol var, ama hepsi artık hapis cezasıyla kesilmiş durumda. Belki de savaşla. Evet, savaş. Vito, aslen Amerikalı olmamasına rağmen, Amerika'nın İkinci Dünya Savaşı kapsamındaki birliklerinde, Operation Husky cephesinde görev almak üzere yola çıkıyor.


2 yıl sonrasında eve dönüş vakti geldiğinde, çoğu şeyin değiştiğine şahit oluyoruz. Vito'nun babası ölmüş ve geride de 2 bin dolarlık borç bırakmıştır. Yaşlı annesi mi, yoksa çaresiz kız kardeşi mi buna çözüm bulabilir? Vito'nun işi gerçekten çok zor. O halde yapması gereken şey, suç dünyasına tekrar, ama bu kez daha sağlam olarak dönmektir.

Hafif esen rüzgârla savrulan kar tortuları, araba radyolarından gelen müzik sesi, sokak aralarında gezinen fareler, gazeteci çocuğun çığlıkları, uzaklardan gelen siren sesleri... Empire Bay, çok yönlü, çok kültürlü ve fazlasıyla gelişmiş bir şehir. Vakti zamanında gökdelenlerine baktığında Vito'nun başını döndüren bu şehir, şimdi ona iki seçenek sunuyor; ya efendi ol, ya da köle.

  

Linkler


Mafia: http://kat.ph/mafia-1-cz-czech-t3207116.html
Mafia 2: http://kat.ph/mafia-ii-skidrow-mafia-2-t4370375.html

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol